Sifiliz, Frengi

Sifiliz, Frengi

Sifiliz, spiroket biçimi 1 bakterinin sebep bulunduğu, belirtili ve belirtisiz dönemlerle devam eden, ten, mukoza ve iç organları tutabilen, terapi edilmediğinde kronikleşen seksüel yolla giren bi problemdir.

Etken :
Sıkıntının etkeni Spiroketa pallidum adlı mikroorganizmadır.
Epidemiyoloji :
Sıkıntının seksüel yolla, yara akıntısı, tükrük, kan benzer biçimde gövde sıvılarına temasla bulaşması sıkıntının toplumsal ciddiyetini arttırmaktadır. Ayrı olarak da annenin enfeksiyonu hamilelikte bebeği etkileyerek doğumdan sifiliz rahatsızlığına neden olabilmekte.
Verimli terapi usülleri var olmasına karşın en son dönemlerde toplumda sifiliz görülme sıklığında artış gerçekleşmektedir. Bahsi geçen, terbiye kurallarının değişmesi ve cinsellik serbestliğinin artmasına, eğitim yetersizliğine ve göçlere bağlanabilir.
Rahatsızlık seksüel biçimde etken ıslak grubunda, sosyoekonomik seviyesi az toplumlarda daha sıktır. Bulaşma, rahatsız insandan sağlam insana çoğu zaman cinsellik ile ve anneden bebeğe geçiş biçiminde bulunur. Daha ender şekilde kan transfüzyonu, öpüşme, yaraya temas biçiminde bile olabilmekte.

Klinik :
Sifiliz primer, sekonder, latent ve geç dönem olmak suretiyle dönemler biçiminde bulgular gösterir.
Primer Sifiliz: Vücuda giren bakteri lenf ve kan kanalıyla vücuda yayılır. Yaklaşık 21 gündelik inkübasyondan sonrasında (3-90 gün) giriş yerinde Şankr ismi konulan kenarları belli, yuvarlak-oval, tek, tabanı temiz, sulantılı ve ağrısız 1 yara meydana gelir. Bundan sonrasında sifiliz incelemeleri pozitifleşir. Birçoğu hastada bahsi geçen devirde tek yanlı, deriye yapışık olmayan, ağrısız lenf bezi büyümesi bile bulunur.
Sekonder Sifiliz: Bakterinin bütün vücuda yayılmış olduğu dönemdir. Şankrın gelmesinden yaklaşık 1-altı ay sonrasında ateş, baş ve boğaz sızısı, adale-mafsal sızıları, halsizlik, iştahsızlık, kilo yitirmesi, bulantı kusma şeklinde göstergeler meydana gelir. Ciltte çeşitli özellikte döküntüler görülmektedir. Bahsi geçen döküntülere benzer biçimde ağız, yutak ve genital bölge mukozasında gri-beyaz plaklar görülmektedir. Ağrısız lenf bezi büyümeleri, kaş, saç dökülmeleri bulunur. Birtakım kişilerde sinir sistemi tutulumu, mafsal, karaciğer, göz, böbrek tutulumu olabilmektedir.
Latent Sifiliz: Sekonder sifiliz bulgularının kaybolmasından geç sifiliz belirtilerinin meydana çıkmasına oranında geçen müddettir. Vakada sözü edilen çağda klinik bulgu olmasa de serolojik araştırmalar pozitiftir ve vaka bulaştırıcıdır. Iyileştirme edilmeyenlerde hastalıkta tekrarlamalar olabilmektedir.
Geç Sifiliz: Soruna ilişkin hasarlar bahsedilen devirde görülmektedir. Bahsedilen dönemdeki birey bulaştırıcı değildir.
Kardiyovasküler Sifiliz: Terapi edilmeyenlerde yürek ve damar tutulumu görülmekte. Aort damarında büyüme, aort yetmezliği ve kalbi besleyen damarlarda tıkanma meydana çıkar. Bunlara ilişkin göğüs acısı ve infarktüs bulunabilir.
Nörosifiliz: Sifilizin her tarafında sinir sistemi tutulabilir. Belirtisiz olacağı şeklinde bilinç problemi, felçler, adım atma ve denge problemi, demans, sidik kaçırma, konuşma sıkıntısı benzer biçimde ilerleyen şekillerde bile olabilmekte.
Gummatoz Sifiliz: Gumma, sekonder lezyonun iyileşmesinden 1-46 sene sonrasında meydana gelen kronik inflamatuar bi lezyondur. Bütün organlarda olabilmekte. Çoğunlukla ten, kemik ve karaciğer tutulur. Beyin ve yürek tutulursa vakanın mecburiyetinde kötüleşme ve ölüm olabilmekte.
Konjenital (Doğumsal) Sifiliz: Primer yada sekonder sifilizli anne iyileştirme yapılmazsa ölü doğum, az, erken doğum olabilmekte. Erken sifiliz kısmında geçiş daha çok gerçekleşmektedir. Bebekte ilk 3 aydan başlayarak bulgular meydana gelir. Karaciğer-dalak büyümesi, sarılık, kansızlık, döküntüler, lenf bezi büyümeleri, göz-kemik tutulumları, menenjit, beyin zarında su toplanması, sinir felçleri bulunabilir. Geç konjenital sifiliz bulguları iki. yaştan sonrasında görülmektedir. Hutchinson dişleri olarak adlandırılan hususi diş örgüsü, duyma kusuru, mental gerilik, semer burun görülmektedir.
Teşhis :
Sifilizin teşhisi klinik bulgular ile birlikte, hususi mikroskopik ve histopatolojik araştırma ile bakterinin gösterilmesi ile ve en basit biçimde serolojik testlerle konur. Primer şankr ve 2. dönem ten lezyonları bolca oranda mikroorganizma ihtiva eder. Bunlardan ve gerekirse lenf bezlerinden alınan örnekler incelenir. Ayrı olarak da serolojik biçimde kanda antikor araştıran tetkikler yapılıyor. Primer sifilizden 4-8 hafta sonrasında pozitifleşen VDRL (Venereal Disease Reseach Laboratory) ve RPR (Rapid Plasma Reagin) analizleri taramada ve iyileştirme izlemesinde uygulanır. Yalancı pozitiflik ve negatiflik olabileceğinden daha duyarlı ve özgül, ama daha yüksek fiyatlı duran TPHA, FTA-ABS, PCR benzer biçimde incelemeler tanıyı teyit yapmak için uygulanır.
Terapi :
Erken dönem sifiliz iyileştirmesinde kısa süreli penisilin yeteri kadar iken geç latent ve geç dönem sifilizli vakalarda daha uzun soluklu terapiler uygulanır. HIV (+) vakalarda tekrarlama tehdidi yüksektir.
Korunma :
Seksüel temasla giren 1 sorun bulunması toplumda gizlenmesine niçin olabilmektedir. Fakat sözü edilen daha çok insana bulaşmayla sonlanmaktadır. İnfekte ve iyileştirme olmamış bi kimsenin problemi uzun zaman bulaştırdığı unutulmamalıdır. Soruna karşıt koruyucu 1 aşı hemen hemen bulunmamakta. Sifilizli insanlardaki lezyonlar HIV geçişini kolaylaştırdığından HIV ve farklı seksüel yolla giren problem incelemeleri bile yapılmalıdır.